Gerçek paralı oyun yasal kumarhane

  1. Yeni Slotlar Online Yasal Kumarhane Makinaları: Kumar oyunları 3d slot
  2. Casino Ilk üyelik Bonusu - Daha fazla para kazandığınız çevrimiçi güvenli web casinolar
  3. Canlı Casino çevrimiçi Rulet Nasıl Oynanır: Güvenli web casinolara nasıl kayıt olunur

En iyi sanal blackjack çift

Kumar Bonus Veren Bahis Siteleri 2024
Kumarhane blackjack nasıl oynanır türkiye
Spins Oynama Siteleri 2024
Sanal 3d rulet rulet sayı analizi
Paralı tombala siteleri

Güvenli web casino oyunları ve popüler slot makinaleri

5 Kağıt Poker Nasıl Oynanır
En cok para veren slot siteleri
Dünyanın En Iyi Online Kumar Sitesi
Gerçek para slot 2023
Canlı Satıcı Blackjack Kart Sayma Uygulaması

Latife, halk arasında daha çok şaka, espri anlamı ile bilinmekte… Lâtife (Arapça), hoş, nazik ve yumuşak, tuhaf ve güzel söz manasına da gelmekte… Dünya Şaka Günü (1 Nisan – April’s Fools’ Day), Dünya Parti Günü (3 Nisan –World Party Day) ve Bir Yalan Söyle Günü (4 Nisan –Tеll a Liе Day) ne kadar doğru? Hata ve yanlışların alışkanlık hâline gelmesi fâcia… Latife diye söyleyeceklerimizi, akıl-kalp terazisinden geçirmeden dillendirivermek, dünyalarımızın kararmasına sebep… Yalaka, yandaş, koyun, sürü, biatçı, mandacı vb. ifadeler, muhataplarımızı şu ya da bu yakıştırmalarla etiketleme, latife olamaz… Bu, sözün fikir kulvarından küfür kulvarına savrulmasıdır… Fikir olmayınca, zikir ve şükür de olmaz… Böylece, küfrü fikir zanneden yalama yapmış tipler yalpalamaya başlar… Küfürle, dedikoduyla ve basmakalıp alıntı fikirlerle beslenenler, aslında, muhataplarında gördükleri kendilerini yansıtırlar… Aynı bozuk plak modunda olanlar, körler ve sağırlar birbirini ağırlar, birbirini gaza getirirler… Lâtife/espri değil alay hâkimdir böylesi ilişkilerde… Alayla mizahın arasında hiçbir bağ yoktur. Mizah bir sevgi eylemidir ama alay nefretten doğar. Mizah, stresli deneyimler sırasında gevşememize, hafiflememize ve rahatlamamıza sebeptir… Bir şeyin makûl izahı olmazsa, hemen o an mizahı oluverir… “Akıllı insan şaka ile söylenen sözden bile ders alır ve istifade eder, bir hisse kapar. Cahile yüz kez dâhiyane söz söylesen kulağına girmez, ona vız gelir; masal sanır.” (Şeyh Sadi Şirazi)… Lâtife yaparken gerçekleri söyleriz aslında… Belki gerçekler dünyanın en gülünç şakalarıdır… “En çok şaka yapanlar, yüreği en çok sızlayanlardır.” (Maksim Gorki)… Lâtife yollu söylediklerimiz canımızı sıkan şeylerdir, çoğu zaman…

Her lâtife, bilinmesi istenmeyen bir gerçeğin farklı yansımasıdır, yansıtılmasıdır… Bazen önemsemediğimiz fizikî rahatsızlık ciddî bir hastalığın belirtisi olabilir… Sıradan bir şaka da, öfke ve çatışmanın tetikleyicisi olabilir… “Cahil insanlarla şakalaşmak doğru değildir. Onların halleri ve dilleri, akrebin kuyruğu gibidir.” (Hz. Ali)… “Büyüklerle şakalaşma, sana kızarlar; âdi kimselerle şakalaşma, sana hakaret ederler.” (Ömer bin Abdülaziz)… Sütten ağzımız yanınca, yoğurdu üfleyerek yemek, şakanın maksadını aştığı noktadır… En yakın arkadaşımıza bile küçük mâkul bir şaka yaparken dahi temkinli olmalıyız… Hayatımızdan çekip gidene her şey mizah olabilir… Bizimle olmayı tercih edenlere ve vefakâr dostlarımıza hayatı zehir etmemeliyiz…  “Eğer âdemoğlunun iki vadi dolusu altını olsaydı, mutlaka bir üçüncüsünü isterdi. Âdemoğlunun karnını ancak toprak doldurur.” (Hadis-i Şerif)… Ayakların baş, başın ayak olduğu durum… Akıl-kalp terazisiyle tartmalıyız, sonrasında lafı gediğine oturtmalıyız… Sadece güldürmek veya eğlendirmek maksadıyla söz sarf etmemeliyiz; lâtife, nükte, mizah, espri, şaka yapmamalıyız… Beden dilimizi de doğru ve etkin kullanmalıyız… Kimsenin şahsiyetini, onurunu rencide etmemeliyiz… Kimseye, hakarete eş değer şakalar yapmamalıyız… Kişinin şahsiyetini, onurunu kırıcı olan her türlü alay, gıybet, yalan, iftira, dedikodu vb. sözler şaka olamaz… Lâtife, sınırları aşmamak, yalan olmamak ve başkasını incitmemek şartıyla yerinde ve doğru zamanda yapıldığında doğru ve etkili iletişimin sihirli değneği olabilir… Şakanın eziyet, sıkıntı verici ve rahatsız edici olanı ise iletişimin kesintiye uğramasına ve iletişimin kopmasına felç olmasına neden durum… Sevdiklerimizin gülümsemeleri, dürüstlükleri, sâdık olmaları, espri anlayışları ve sevdiklerimizin bize şaka yaptıklarında gözlerindeki pırıltıları, bizi güçlü kılan, vazgeçilemez değerlerimiz, kazanımlarımız… Tadında kalması ve içeriğinde doğru olmayan söz ve tavır olmaması kaydıyla lâtife çok değerli… Lâtife ismine atıfta bulunarak bir lâtife yapalım… İsmi ‘Lâtife’ olanların isimleri, baş tacımız… Lâtife’lerin sanatsal yetenekleri latifelere sığmaz… Lâtife’lerin algılamaları yüksektir… Lâtife’ler, ketumdur ve mantıklıdır… Lâtife’ler, duygularını açıklamakta zorlanır…  Lâtife’ler, kırılgandır, uysaldır, güvenilirdir, sakindir… Lâtife’ler, üzüntü ve sevinci bir arada yaşar… Lâtife’ler, misafirlerini ve dostlarını ağırlamaktan mutluluk duyarlar; iyi ev sahibidirler… Lâtife’ler, kendinden önce başkalarını düşünmeyi severler; iyi dostlardır ve cana yakındırlar…  

Hayatımız, iki nokta arasında sıkıştırılan bir doğru parçasından ibaret olsa, hayatımızı yaşamaya değer bulur muyduk acaba? İlk ve son noktanın görünmeyen devamındaki sonsuzluk çizgisindeki noktaları hesaba katmamak ne mümkün… Eksi ve artıların bileşkesi, sıfır noktasında düğümlenmekte… Noktaların her biri, bire (1’e) meftun… Nokta… Üç nokta… Bu, hayatın kimyası… Bu, hayatın imlâsı… Bir şeyin izahında hem Psikoloji hem Biyoloji olmalı; biraz da mizah olmalı… İlim ve irfan (anlama, önsezi, bilme, kültür) olmalı… Gerçeklere toslamak ve lâtife yapmak… Belki de bu, ‘Kerem ile Aslı’dan, ‘Leylâ ile Mecnun’dan daha gerçek olan bir aşk hikâyesi… Hayatımızın aşk hikâyesi… Latif ile Latife’nin aşk hikâyesi… Toprak sahibi olmak mı, toprağın sahip olduğu biri olmak mı? Kendimize sahip olamadıkça? Dünyalar bizim olsa, ne fayda… Bu, vücut kıyafetini dünyada giyip çıkarmaktan ibaret bir mola… Bu molada, tohum; fide, fidan, ağaç olur; neticede odun, kütük, kereste, masa, sandalye, kalem olur… Yontulmayan olarak kalmak ya da masa olmak kalem olmak meselesi… Can alıcı nokta: “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.” (Necip Fazıl Kısakürek)… “Yanmak var, yanmak var. Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur.” (Mevlana)… Mesele, adam olabilmek meselesi… Mesele, latîf (çoğulu letaif), yumuşak, hoş ve ince olabilmek meselesi… Latîf, maddeyle ortak özelliklere sahip olmayan, ruhanî ve nuranî şeyler… İnce söz söyleyebilmek: nazik davranabilmek… Üzerinde uzun uzun düşünülmesi gerekeni latife yaparak söyleyebilmek… Bu, insanı donatan letaif: nefs (benlik), kalp, ruh, hafi (gizli), ahfa (en gizli sır),  anasır-ı erba (ateş, su, hava, toprak)… Hepsi bir damla suda (nutfede) dürülü… Nutfe ve insan… İnsan ve âlem… Kendini küçük bir beden zannediyorsun. Hâlbuki koskoca bir âlem dürülmüş içinde senin.” (Hz. Ali)…Nutfe (zigot), erkekten gelen (23 kromozomlu)  sperm ile dişinin yumurtalıklarından atılan (23 kromozomlu) dişi yumurtasının, birleşmesi (fertilizasyonu) sonucunda yaratılan 46 kromozomlu hücre… İnsanın embriyolojik olarak yaratılması nutfe/zigot ile başlamakta…

Lafügüzaf (boş söz), laf ebeliği ile değil, lâtife ile ömrümüze ömür katalım… Her birimiz, idrak etmekte kemâle erelim; Latîf veya Lâtife olmaya gayret edelim… Hayat çok kısa… Hayat, sadece iki nokta arası, iki hece… Kimisi için ağlama, gülme, güldürmece ve lâtife… Kimisi için bilinmeyi bilme, bir bilmece… Bilmece içinde bilmece… Selam, sevgi ve saygılarımla.



'' has no comments

Be the first to comment this post!

Would you like to share your thoughts?

Your email address will not be published.