YATKIN ve SAPKIN…                                                                                              

     Erkek ve kadın, birbirini tamamlayan câzibe merkezleri olmalı ve kalmalı… Aile, erkek ve kadınla birlikte kurulur… Erkek ile erkek ya da kadın ile kadın aile olamaz… Böylesi yatkınlıklar, sapkınlara kapı aralar; toplum topyekûn ifsât olur… Aile olmalı… Anne ve baba olmalı… Bir milletin en küçük biçimidir, birimidir aile… Aile yapısının çökertilmesi, geleceğimizin yok edilmesi demek… Ailenin iskeleti, anne ve baba… Bir binanın sağlam olması kolonlarının sağlam olmasıyla eşdeğer durum… Binanın tezyinatı, çoluk çocuk ve yakın akrabalar… Çoluk çocuğun heder edilmemesi, çoluk çocuğun güvence altında tutulması ve iyi ve donanımlı yetiştirilmesi, son derece mühim… Ebeveyn (anne ve baba) olmazsa, çocuğun sol tarafı hep acıyacaktır… Hepimizin sol yanı acımalı ki, sağduyulu olabilelim… Yetimlere, öksüzlere hep birlikte ebeveyn olmak, görevimiz… Bu, sosyal devletin de olmazsa olmazı… Bir kadının anne, bir erkeğin baba olması, yaradılışları gereğidir… İnsanın genleriyle oynamanın, erkeğin ve kadının cinselliğini yok etmenin,  cinsel ayrımcılığı kaldırdığını zannetmek ve bunu ‘toplumsal cinsiyet’ kurgusuyla yapmak, insana yapılabilecek en büyük zulümdür… Kadim medeniyetimizde, hem kadın hem erkek değerli… İnsan olmak değerli…            

     Yatkın ve sapkın… ‘Sapkın’ olmanın bahanesi ‘yatkın’ olmakla tetiklenir… Hırsız olmanın ‘kleptomani’ kılıfına büründürülmesi ve mâsum hâle getirilmesi misâli… Kleptomani (çalma deliliği), gerçekte gerek duyulmayan maddeleri çalma dürtüsü…  Elbette, yapılan, alışkanlık hâline getirilen her şey, yapılan her ne ise ona yatkın hâle gelmeyi ve sonrasında illet olarak tanımlanan davranışların kanıksamasına sebeptir… Bahaneler ile başlayan yatkınlık, sapkınlık ile neticelenmeye mahkûm… Kleptomani, hasta tarafından genellikle gizli tutulan, ancak yasal sorunlar yaşandıktan sonra psikiyatrik yardım aranmaya başlanan bir rahatsızlık… İnsan fıtratına uygun olmayan, bireysel ve sosyal ilişkileri târumar eden yatkın ve sapkın davranışların sıradanlaştırılması, büyük bir tehlike… Erkek ile erkek, kadın ile kadın… Bu tür sapkınlık, eşcinsellik diye hiçbir şekilde dayatılamaz… Bilimsellik adı altında böylesi davranış, toplumumuzun geleceği açısından yıkım demektir… Ailede erkek olmalı, kadın olmalı, çocuk olmalı… Biyolojik olarak anne ve baba olabilmenin de gerekçesi bu…

     Erkekler ya da kadınlar arası eşcinsel ilişki hemen her dönemde ve her toplumda cinsî bir sapkınlık olarak görülmüş ve kınanmış; dinlerin de mücadele ettiği çirkin bir davranış olmuş… Tevrat’ta, Sodom halkının Rab’be karşı günahkâr olduğu ve orada her türlü ahlâksızlığın, özellikle cinsî sapıklığın yaygınlaştığı ifade edilmiş (Tekvîn, 13/13; 18/20)… Musevilikte çirkin bir davranış olarak kabul edilen erkekler arası eşcinsel ilişkiler yasaklanmış ve bu tür ilişkide bulunanların cezalarının ölüm olduğu belirtilmiş (Levililer, 18/22; 20/13)… Hristiyanlıkta Yeni Ahid’de eşcinsel ilişkide bulunanlar şiddetle kınanan kimseler arasında zikredilmiş (Romalılara Mektup, 1/27; Korintoslular’a Birinci Mektup, 6/9)… İslamiyet’te Kur’ân-ı Kerîm’de, Lût kavminin livâtanın yaygınlık kazandığı ilk toplum olduğuna atıfla onların, bu çirkin fiili işlemeleri ve peygamberleri Hz. Lût’un kendilerini bu işten alıkoymaya yönelik uyarı ve öğütlerine kulak vermeyişleri sebebiyle helâk edildiği anlatılmış (el-A‘râf 7/80-84; Hûd 11/78-83; el-Enbiyâ 21/74; eş-Şuarâ 26/161-175; en-Neml 27/54; el-Ankebût 29/28-35)… “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey Lût kavminin davranışıdır.” (Hadis-i Şerif)… Doğru olan cinsellik, temeli aile olarak atılan birliktelik ile ve doğal ve doğru olan cinsellik ile olur… İnsan soyunun devamını engelleyen birliktelik, yatkın ve sapkın kılıfına büründürülmemeli… Her şey meşru zeminde yasal doğru ve kalıcı olursa, gerçek mutluluk elde edilebilir… Özgürlük adı altında hoş görülen, insan onurunu yok eden birliktelikler, önce bireyi, aileyi en son toplumu yok eder… Eşcinsellik eğilimi ve davranışı biyolojik ve psikolojik bozukluk olarak değerlendirilmeli, önlemler alınmalı ve hastalık olarak tanı konmuşsa tedavi edilmeli…

     Cinselliğin yok sayılması doğru değil… İnsanlığın cinselliğe kurban edilmesi de doğru değil… İnsan olamadıkça ve insan kalamadıkça ne kadın, kadın; ne erkek, erkek olabilir… Cinsel farklılık, insan olmanın farkındalığı… Cinsel farklılık, karşı iki cinsin bir elmanın iki yarısından biri olması ve birbirini tamamlaması… Kadın, erkek varsa; kadınlığın bir anlamı var… Erkek de kadın varsa… Kadın, erkeğin diğer yarısı… Erkek de kadının diğer yarısı… Cinselliği yok sayma, eksi ve artının yok sayılmasına eş değer durum… Zıt kutuplar birbirini çeker, aynı kutuplar birbirini iter… Aynı kutupların birbirini çekmesi ya da öyle olduğunun sanılması, gıdaların genleriyle oynanması gibi bir ahvâl… Bu, aile yapısının bozulması demek… Kadın, erkek ve çocuk olmak… Kadın ana olunca, çocuk sahibi olamasa da ana olabilince, akan sular durur… Erkek de baba olunca, olabilince… Dünyanın en güçlü erkeği bile ana kuzusudur; ana kucağına ve baba ocağına muhtaçtır…  Doğru olan, yerli yerinde ve doğru olanın yapılması… Aile içi doğru olmayan ilişkiler ise işin en vahim tarafı… Ailede ve toplumda sosyal rol, görev ve sorumluluk doğru olarak yerine getirilmeli… Bireyler arasındaki ilişkiler, doğru, etik, güven esaslı olmalı… Aslında bütün mesele, beden sağlığımıza gösterilen hassasiyetin, ruh sağlımıza gösterilmemesinden kaynaklanmakta… ‘Maddî ve manevî eğitim ve kalkınma’ dedikleri bu olsa gerek… Hayat, sevinç ve mutlulukla, acı ve sıkıntılarla iç içe… Pek çok dert ve sıkıntı insanın karşısına çıkabilir, ancak bütün bu problemler beden ve ruh sağlık kadar önemli değil; tek bir nefesin bile değeri bilinmeli; bütün dünya insanın olsa bile beden ve ruh sağlığı olmayınca hiçbir şeyin önemi yok… Özellikle ruh sağlımızın iyi olmasına özen göstermeliyiz, yatkın ve sapkın olmamak için… Ruh sağlığımız, bireysel davranışlarımız, duygusal psikolojik ve sosyal davranışlarımız ile alâkalı… Ruh sağlığımız, nasıl düşündüğümüzü, hissettiğimizi ve nasıl davranacağımızı etkilemekte… Ruh sağlığımız iyi olduğunda, stresle başa çıkabiliriz; başkalarıyla iyi, sağlıklı, doğru ve etkili ilişki ve iletişim kurabiliriz… Ruh sağlığımız, çocukluk ve ergenlikten yetişkinliğe kadar olan vetirenin/sürecin her aşamasında önemli… Ruh sağlığımızın korunması, âdab-ı muaşeret ve iletişim becerileri ile ilgili…

     Yatkın ve sapkın olmayı tetikleyen hayat tarzı… Maddî refahın artıp insanların lüks içinde yaşadığı dönemlerde ve çevrelerde yaygınlaşma eğilimi gösterir yatkınlık ve sapkınlık… Sonrasında her yeri, varoşları da zehirler yatkınlık ve sapkınlık… Uygarlıkların çöküş ve yıkılış nedenlerine baktığımızda, hep çarpık ve sapkın ilişkilerin yaygınlaşması ve bireyler arsında güvenin zedelenmesi, bilimden ve uygarlık değerlerinden uzaklaşılması var… Kimin eli kimin cebinde, kimin gözü kimin gözünde? Bu, güvensizliğin ve bireysel tutkuların, toplumsal yararların önüne geçmesi şeklinde açıklanabilir ancak… Selam, sevgi ve saygılarımla.