Yeni slot makinalerini ücretsiz deneyin

  1. Elektronik Kumarhane Incelemesi Ve Değerlendirmesi: Çevrimiçi rulet kazanma teknikleri
  2. Extreme Demo Slot Oynayın - 3D slot çevirme oyunu
  3. Canlı Blackjack Sitesi: Poker okulu

Casino rulet kuralları

Online Casinolara Kaydolun
Yasal kumarhane çevrimiçi rulet taktikleri
Casino Poker çeşitleri
En popüler blackjack'te yan bahis nedir
Canlı rulet nasıl oynanir

Matematik kullanarak çevrimiçi casinolar ile para kazanın

Lucky 7 Demo Slot Oynayın
Kumarhane oyunları oyna 2023
Yatırım şartsız Deneme Bonusu Veren Kumar Siteleri 2024
Kumarhane slot bedava oyna 2023
Papara Casinos

İKİ EL BİR BAŞ…     |

İKİ EL BİR BAŞ…    

İki el ve bir baş olmak, sadece kendimizden ve çekirdek ailemizden sorumlu olmak mı, diye algılanmalı? “İki el bir baş içindir.” (Atasözü)… Kast edilen anlam bu olsa da, nice başlara ve ellere el verilmedikçe, iki elin ve bir başın,  kendine de bir hayrı olamaz… Kendi ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyorsak, paylaşmayı da becerebiliriz; her birimiz başkalarına da kol kanat gerebiliriz… Paylaşılan, azalmaz çoğalır… Lâkin bir yerde iki baş olamaz… İki başın baş başa vermesi doğru… İki ya da daha fazla başın, başları iki farklı tarafa çekmesi ise doğru değil… Bir toplumu veya bir topluluğu ayrıştırarak iki üç kutup hâline getirerek yöneten ve yönlendiren birden fazla baş (lider) kabul edilemez… Bu, toplumda anlaşmazlığın çıkmasına, kaos/kargaşa olmasına ve düzenin bozulmasına sebep… Hangi baş, baş tacı olmalı? Cevabı kadim medeniyet kodlarımızda ve milletimizin ferâsetinde gizli… Başın başı, başın da başı vardır… Ya Devlet başa ya kuzgun leşe… Büyük bir başarıya ulaşmak için yok olma tehlikesi bile göze alınır… Büyük bir zafer için her bir tehlike, hatta ölüm dahi göze alınır… Ya baş ile başarılır, büyük bir varlığa ve makama ulaşılır ya da baştan elden ayaktan olunur… Ayaklar baş, baş ayak olmadan; aklımızın başımıza gelmesi şart!

İki elimiz ya da ellerimiz yerine kullandığımız uzuvlarımız, ‘hayat hazinesi sandığı’ diyebileceğimiz vücudumuzun sihirli anahtarları ve ‘işaret ve vücut dili’mizin temel elemanları… İki elin maharetli, başın ağır, kulağın hassas olması önemli… Tek yapmaya karar verelim, el basalım, el elden üstün bilelim ancak her ne ise el koyalım ve eli kalem tutan olalım, elden geleni yapalım, eli ayağı bağlı olmayalım ve elden ağza başı buyruk yaşamayalım, başarılı olabilmek için her konuda… Mâdem elimiz ayağımız var, mâdem elimiz armut devşirmiyor/toplamıyor, o halde elimiz yatkın demektir, başarabilmek için… Başarabilmek için dostlarımızla baş başa verelim… Gerçi dost başı, iş başında ve yolda belli olur… Böyle baş, baş tacı… Başımız dik, ellerimiz ve yüreğimiz hilâl… Elbette, baş nereye giderse, el-ayak da oraya gider… Gidilen yer, başa bağlı… Başa gelen çekilir. Sil baştan yapsak da çare yok… Başın belâsı, ukala baştan çıkar… Dert bu, başa gelmeyince bilinmez… Başı, acemi berbere teslim ettikten sonra, tek yapılacak şey, cepte pamuk bulundurmak… Baş yastığı, başın derdini bilmez… Başın sağlığı, dünya varlığına değer… Bütün mesele, başı, iki elin arasına alıp akletmekte, akıl-kalp terazisinde tartabilmekte ve ‘başı sallayarak kavuk eskimez’ anlayışından başımızı ve gönlümüzü berî tutabilmekte… El-ayak çamurda olduktan sonra, başın göklere yükselmesi ne işe yarar ki… Ahi Evran’ın yoluna baş koymak gerek… “Eline, beline, diline sahip ol (Hacı Bektaş-ı Veli); kalbini, kapını, alnını açık tut… Ahi’nin (kardeşin) eli, kapısı, sofrası açık olmalı; gözü, beli ve dili kapalı olmalı…” (Ahi Evran)…

Aklın başta olmaması, aklın baştan gitmesi, baş aşağı düşmeye neden… Ayağımızın pabucunu başımıza giyerek hangi başımızla hangi sorunla baş edebiliriz? Ayrı baş çekmekle sadece başımız ağrır, başımız kazan gibi olur,  başımız dara düşer… Baştan çıkmak en kötüsü… Çıkınca baştan, başımızdan korkmanın ecele faydası yok… Mazlumun âhı, dünyamızı başımıza dar eder, başımız dertten kurtulamaz… Sorumluluğu başka başlara havale etme ucuzluğudur; elin, ayağın tembelliğini kendi başımızdan bilmemek… Başımızda kavak yeli estiğinin göstergesidir bu…  Bunu aşmanın yolu, akıl-kalp terazisiyle hareket etmektir… Problemleri güçlü iki elimizle değil, sağlıklı ve düşünen içi fikir ile dolu başımızla çözmeliyiz… Başını kuma gömen devekuşuna gülüp geçeriz; aslında başını kuma gömüp saklayan devekuşu, varlığının en değerli kısmının farkındadır, en azından… Başımızın çaresine bakmak nasıl olmalı? Kitapları üst üste yığarak tedbirli olmak gayri mümkün; mühim olan, kitapların içindekilerini başımızın içinde depolayabilmek… Bu, yılmadan, usanmadan analiz ederek her meselenin üstesinden gelebilmenin yolu… Dert bitmez, çare de tükenmez… Çözüm, iki el bir başta…  Ambidextry (her iki elimizi maharetle kullanabilme), deha olmanın belirtisi de olsa; beynimizin ne kadarını kullanabildiğimizi düşününce, neden herkes için geçerli olmasın? Leonardo Da Vinci bu yeteneğe sahip tarihî bir şahsiyet… Kim bilir belki daha önemlisi, hem aklımızı hem kalbimizi kullanabilmek olsa gerek…

Dünya Çocuk Gününde (3 Ekim), geleceğimizin güvencesi ve yaşama sevincimiz çocuklarımıza ve gençlerimize elimizden geldiğince sahip çıkmamız gerektiğini hatırlayalım ve her daim sorumluluklarımızı yerine getirelim… El ele, gönül gönüle, baş başa verelim… Başımıza gelen en güzel şeydir; hak bildiğimiz yolda yalnız da kalsak başımızın ağrıması… İnsan olmanın bedelidir, düşünce çilesi… İnsan kalabilmenin bedeli ise, iki elimizle bir başımızla biz siz birlikte bizsiz olan başlara baş olabilmektir…  Güçlü olmanın bedeli de ellerimizi gereğinde yumruk haline getirebilmektir… “Yumruk, kafaya tabi olmak zorundadır.” (Necip Fazıl Kısakürek)… Selam, sevgi ve saygılarımla.



'İKİ EL BİR BAŞ…    ' has no comments

Be the first to comment this post!

Would you like to share your thoughts?

Your email address will not be published.